Denizin derinliklerine inmek,
oradaki güzellikleri görmek birçok insanın hayalidir. İnsanoğlu bu
hayalini gerçekleştirmek için, denizaltıları geliştirmiştir.
Derinlere dalabilen birçok deniz canlısı, insanın ancak teknoloji ve bilimin ilerlemesi ile icat edebildiği denizaltılardan çok daha muhteşem bir tasarıma sahiptir. Bu canlılar arasında deniz memelileri, kaplumbağalar ve deniz kuşları yer alır. Bu hayvanlar için derinlere dalmak yaşamak için gereken bir zorunluluktur. Ortak özelikleri ise, çok derinlerde çok uzun süre kalabilmeleridir. Peki bu dalış ne kadar derine ve ne kadar uzun olabilir?
Derinlere dalabilen birçok deniz canlısı, insanın ancak teknoloji ve bilimin ilerlemesi ile icat edebildiği denizaltılardan çok daha muhteşem bir tasarıma sahiptir. Bu canlılar arasında deniz memelileri, kaplumbağalar ve deniz kuşları yer alır. Bu hayvanlar için derinlere dalmak yaşamak için gereken bir zorunluluktur. Ortak özelikleri ise, çok derinlerde çok uzun süre kalabilmeleridir. Peki bu dalış ne kadar derine ve ne kadar uzun olabilir?
DERİN DALMADA İNSAN SON SIRADA
Eğer serbest dalışla insanoğlunun
daldığı maksimum derinliğin yaklaşık 130 metre olduğunu kabul edersek,
derin dalıcıların yanında insanoğluna sonuncu sırayı verebiliriz -ki
insanlar bunu yalnızca 2,5 dakika boyunca ve bazı ekipmanlarla
gerçekleştirilmektedirler.- Bütün dalıcı hayvanların vücut şekillerinin
sudaki engelleyici güçlere karşı elverişli olması gerekir. Yani
hidrodinamik bir uyumluluğa sahip olmalıdırlar. Örneğin; dalıcı
memelilerin tüyleri ya hiç yoktur ya da çok kısadır. Bu da sürtünmeyi
minimuma indirir.
En önemli noktalardan biri de, oksijen tutabilme
kapasitesidir. Birbirlerine en çok benzeyen iki protein, hemoglobin ve
miyoglobin, oksijen tutma ve taşıma görevine sahiptir. Hemoglobin
kırmızı kan hücrelerinin içinde bulunur ve akciğerlerin aldığı
oksijeni, kan hücrelerine bağlanarak tüm dokulara ve hücrelere taşır.
Miyoglobin ise kaslarda bulunur ve gelen oksijeni kasa taşımak ve
depolamakla görevlidir. Bütün dalıcı canlılar için miyoglobin
proteininin konsantrasyonu ve dağılımı çok önemlidir. Derin
dalıcılardaki miyoglobin miktarı karasal hayvanlara göre yaklaşık on
kat daha fazladır. Yani bu canlılar kaslarında karadakilerden on kat
daha fazla oksijen depolarlar. (Harun Yahya, Düşünen İnsanlar İçin)
OKSİJENSİZ SOLUNUM
Oksijen, hücrelerde besin maddelerinin
parçalanıp enerjiye dönüştürülmesi için gereklidir. Vücuttaki bütün
hücreler enerjiye ihtiyaç duyarlar bu nedenle oksijen hepsi için
gereklidir. Oksijen olmadığı durumlarda, az enerji üretilen oksijensiz
solunum yapılır. Oksijen akciğerden kana geçer, kandaki hemoglobin
proteiniyle kaslara ve diğer dokulara taşınır.
Ancak miyoglobin hemoglobinden daha fazla oksijen tutma özeliğine sahiptir. İnsanlar ve diğer birçok canlı, miyoglobin miktarlarının yani zengin oksijen depolarının derin dalıcılar kadar fazla olmamasından dolayı, bir defada aldıkları nefesle su altında çok fazla dayanamazlar. Derin dalıcılar ise, birer dalış bilgisayarı gibidirler, her dalgıcın yapması gerektiği gibi dalış tablolarına uyarlar.
Ancak miyoglobin hemoglobinden daha fazla oksijen tutma özeliğine sahiptir. İnsanlar ve diğer birçok canlı, miyoglobin miktarlarının yani zengin oksijen depolarının derin dalıcılar kadar fazla olmamasından dolayı, bir defada aldıkları nefesle su altında çok fazla dayanamazlar. Derin dalıcılar ise, birer dalış bilgisayarı gibidirler, her dalgıcın yapması gerektiği gibi dalış tablolarına uyarlar.
Bunun dışında maksimum derinliği belirleyen bir
başka faktör de basınçtır. Basınç, dalgıçların bir numaralı
problemidir. Genel olarak yukarıya çıkarken vücuttaki havanın oksijeni
harcanır, ama çözülmüş nitrojen kullanılmaz. Çözülmüş nitrojen
damarlarda ve dokularda kabarcık oluşturabilir. Derin dalıcı
hayvanların, (gerek kuş, gerek memelilerin) akciğerlerinde taşıdıkları
hava, daldıkları derinlikler ve dalış süreleri, kanda ve dokularda
yüksek konsantrasyonlarda nitrojenin çözülmesine neden olur. Fakat bu
duruma karşı da dayanıklıdırlar. 70–80 metre derinliğe ulaşmış bir
memelinin akciğerleri basınç nedeni ile katlanarak kapanır, değişim
yapamaz ve akciğer fonksiyonu sona erer. Bu, tekrar yukarı çıkana kadar
öyle devam eder. Dalıcı kuşların basınç karşısındaki mekanizmaları tam
olarak anlaşılamamıştır. Adelie ve Gentoo penguenleri üzerinde yapılan
bir araştırmada akciğerlerde alışverişin dalış boyunca devam ettiği,
oksijenin tüketildiği ve dekomprasyon için yeterli olan nitrojen
seviyesine ulaşıldığı bulunmuştur.
BALİNALAR NASIL 1000 METRE DALAR?
Balinalar ise dalmadan önce hızlı bir şekilde
nefes alır. Bunun sonucu olarak özel kapaklar, akciğerdeki hava
yollarını kapatır. Kalp atışları ve metabolizmaları yavaşlar, oksijen
tüketimi ve karbondioksit üretimi en aza iner. 1000 metre derinliğe
indiklerinde insanların çok düşük derinliklerde nefessiz kalmaktan
dolayı yaşayabileceği panik hali oluşmaz. Beyinde solunum sistemini
medulla oblangata adı verilen bölüm kontrol eder ve kandaki
karbondioksit miktarı ile doğrudan bağlantılıdır. Balinalarda beynin bu
bölümünün karbondioksite çok az duyarlı olduğu bulunmuştur, bir de
oksijen tüketimini ve karbondioksit üretimini çok azalttıkları için
oldukça dayanıklıdırlar ve dikkatlerini avlarına harcarlar.
Şimdi anlattıklarımızdan yola çıkarak kendimize birkaç soru yöneltelim:
Bu canlılar sudan gelen kuvvetlere karşı uygun mekanizmalar geliştirmeyi nasıl başarmışlardır? Derin dalıcılardaki miyoglobin miktarı neden karadaki canlılardan on kat daha fazladır? Bu proteini çoğaltmayı ve hayatta kalmayı kendileri mi akletmişlerdir?
Şüphesiz bu soruları daha da çoğaltabiliriz, fakat hepsinin cevabı aslında tek bir sonuca varır: Bu canlıların metabolizmasında açıkça görülen bir tasarım hakimdir ve bu kusursuz tasarımın tek bir sahibi vardır; o da her şeyi yoktan var eden Yüce Rabbimizdir. Allah, denizin derinliklerine kadar uzanan bu canlılarda sonsuz ilmini ve üstün yaratışını tecelli ettirmiştir. Allah, canlılar üzerindeki bu hakimiyetini ve üstün yaratma sanatını bizlere Kuran ' da şu şekilde bildirmiştir:
"O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde)kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (Haşr Suresi, 24)
Şimdi anlattıklarımızdan yola çıkarak kendimize birkaç soru yöneltelim:
Bu canlılar sudan gelen kuvvetlere karşı uygun mekanizmalar geliştirmeyi nasıl başarmışlardır? Derin dalıcılardaki miyoglobin miktarı neden karadaki canlılardan on kat daha fazladır? Bu proteini çoğaltmayı ve hayatta kalmayı kendileri mi akletmişlerdir?
Şüphesiz bu soruları daha da çoğaltabiliriz, fakat hepsinin cevabı aslında tek bir sonuca varır: Bu canlıların metabolizmasında açıkça görülen bir tasarım hakimdir ve bu kusursuz tasarımın tek bir sahibi vardır; o da her şeyi yoktan var eden Yüce Rabbimizdir. Allah, denizin derinliklerine kadar uzanan bu canlılarda sonsuz ilmini ve üstün yaratışını tecelli ettirmiştir. Allah, canlılar üzerindeki bu hakimiyetini ve üstün yaratma sanatını bizlere Kuran ' da şu şekilde bildirmiştir:
"O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde)kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (Haşr Suresi, 24)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder