Balinalar ve yunuslar, “deniz memelileri” olarak
bilinen canlı grubunu oluştururlar. Bu canlılar memeli sınıfına
dahildir, çünkü aynen karadaki memeliler gibi doğurur, emzirir,
akciğerle nefes alır ve vücutlarını ısıtırlar. Ancak bu canlılar suda
yaşayan memeliler oldukları için vücut yapıları diğer memelilerden
oldukça farklıdır. Deniz memelileri tamamen suda yaşamak için
tasarlanmış özel vücut sistemlerine sahiptirler, bu sayede hiç
yorulmadan kilometrelerce yüzebilir, suda ve karada bulunan her şeyi
aynı netlikte görebilirler. www.doğadakiayetler.com
TUZLU SUDA YAŞAM MUCİZESİ
Balinalar ve yunuslar gibi denizde yaşayan
memelilerin, yaşamak için tatlı suya ihtiyaçları vardır. Ancak bu
ihtiyaçlarını, diğer balıklar gibi tuzlu sudan karşılayamazlar. Bu
memeliler su ihtiyaçlarının büyük kısmını, okyanustaki tuz oranının
üçte biri kadar tuz içeren canlıları yiyerek sağlamaktadırlar.
Bu kadar kıt su kaynaklarına sahip deniz memelileri için, vücutlarındaki suyun azami derecede korunması ve tasarruf edilmesi son derece önemlidir. Ünlü bilim dergisi Scientific American, bu önemli konuyu “deniz memelileri tuzlu suyu nasıl içiyor” başlığı altında inceledi. Deniz biyoloğu Robert Kenney dergide yapmış olduğu açıklamada deniz memelilerinin ihtiyaçları olan suyu yiyeceklerinden elde ettiklerini açıkladı. Robbert Kenney deniz memelilerinin tuzlu yiyeceklerden uzak durarak, vücutlarındaki tuz oranını azalttıklarına ve kanlarındaki suyu dengelediklerine dikkat çekti. (Scientific American Temmuz 2001)
Yapılan araştırmalara göre deniz memelileri, kendilerine özgü çözümler sayesinde vücutlarındaki tatlı suyu korumayı başarmaktalar. Örneğin bu canlılar su kaybetmemek için terlemezler, çünkü derilerinde ter bezleri bulunmaz. Bu arada böbrekleri de, kandaki üreyi yüksek tutarak suyun idrarla atılımını azaltır. Böylece su kaybı da en aza indirilmiş olur.
Bu kadar kıt su kaynaklarına sahip deniz memelileri için, vücutlarındaki suyun azami derecede korunması ve tasarruf edilmesi son derece önemlidir. Ünlü bilim dergisi Scientific American, bu önemli konuyu “deniz memelileri tuzlu suyu nasıl içiyor” başlığı altında inceledi. Deniz biyoloğu Robert Kenney dergide yapmış olduğu açıklamada deniz memelilerinin ihtiyaçları olan suyu yiyeceklerinden elde ettiklerini açıkladı. Robbert Kenney deniz memelilerinin tuzlu yiyeceklerden uzak durarak, vücutlarındaki tuz oranını azalttıklarına ve kanlarındaki suyu dengelediklerine dikkat çekti. (Scientific American Temmuz 2001)
Yapılan araştırmalara göre deniz memelileri, kendilerine özgü çözümler sayesinde vücutlarındaki tatlı suyu korumayı başarmaktalar. Örneğin bu canlılar su kaybetmemek için terlemezler, çünkü derilerinde ter bezleri bulunmaz. Bu arada böbrekleri de, kandaki üreyi yüksek tutarak suyun idrarla atılımını azaltır. Böylece su kaybı da en aza indirilmiş olur.
KOMPLEKS MEKANİZMALAR
Bu hayati fonksiyonların deniz memelilerinin
varlığı için şart olduğu çok açık. Ancak bütün bu hassas çözümleri
deniz memelilerinin kendi özgür iradeleriyle düşünüp bulmuş olması
mümkün değildir. Çünkü bu canlılar ne yiyeceklerini seçecek, ne de
vücutlarındaki su korumasını yapacak bir akla sahip değildirler. Kaldı
ki böyle bir akla sahip olmuş olsalardı da kendi vücutlarında söz konusu
kompleks mekanizmaları teşhis etmeleri mümkün olmazdı.
Tüm bu akıl ürünü çözümler doğadaki pek çok canlıda karşımıza çıkan, bilimin gösterdiği birer yaratılış gerçeğidirler. Şüphesiz, deniz memelilerini yaratan ve onlara vücutlarındaki su dengesini nasıl korumaları gerektiğini ilham eden alemlerin Rabbi Allah’tır.
DENİZ MEMELİLERİNİN İLGİNÇ UYUMA ŞEKLİ
Amerika’daki South Caroline Aquarium yöneticisi
Bruce Hecker ve çalışma arkadaşları yaptıkları araştırmalar sonucunda
bu sorunun da cevabını bulmuş ve iki temel uyuma yöntemi ortaya
koymuşlardır:
Deniz memelileri suyun içinde yatay veya dikey şekilde, sessizce dinlenirler veya bir başka hayvanın yanında yavaşça yüzerken uyurlar. Tek başlarına yaşayan yunuslar da daha çok geceleri, uykunun daha derin bir formuna girerler. Buna ‘kütükleme’ denir, çünkü bu haldeyken yunus suyun yüzeyinde yüzen bir kütüğe benzer.
Deniz memelileri aynı anda hem uyuyup hem de yüzdükleri zaman, “kestirmeye” benzer bir hale geçerler. Genç balina ve yunuslar anneleri onları kendi yüzüş çizgisi içerisine çekerken dinlenirler, yerler ve uyurlar buna da ‘diziliş uykusu’ denmektedir. Bu zamanlarda anne de hareket anında rahatlıkla uyuyabilecektir. Yetişkin erkek yunuslar ise genelde çiftler halinde gezerler ve uyuduklarında yan yana yüzerler. Dişiler ve gençler daha geniş sürüler halinde gezerler. Aynı genel alanda dinlenebilirler veya birbirine eşlik edebilecek hayvanlar yüzme esnasında uyumak için eşleşebilirler.
Bu canlılar uyurken beyinlerinin sadece yarısını ve ters taraftaki gözlerini devre dışı bırakırlar. Beynin diğer yarısı düşük bir teyakkuz seviyesinde uyanık kalır. Bu uyanık kısım avcılara, engellere ve diğer hayvanlara karşı bekçilik etmede kullanılır. Aynı zamanda taze hava için yüzeye ne zaman çıkılacağının da sinyalini verir. Yaklaşık iki saatten sonra, hayvan bu süreci tersine çevirecek, beynin aktif kısmını dinlendirecek ve kalan kısmını uyandıracaktır. Bu modele genellikle ‘kedi uykusu’ adı verilir. Yunuslar genellikle geceleri, sadece bir defa ve birkaç saatlik bir süre içinde uyurlar; genellikle gecenin ilerleyen saatlerinde aktiftirler ve muhtemelen bu uyanık dönemi o sırada derinlerdeki balıkları ve ahtapotları avlamak için denk getirmektedirler.
Kuşkusuz deniz memelilerine bu sistemleri veren, bu canlıları yaşamlarını sürdürebilmesi için en uygun özelliklerle yaratan Yüce Allah’tır. Rabbimiz, yaratışındaki kusursuzluğu ve mucizeleri bir Kuran ayetinde şöyle bildirir:
“Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 4)
Deniz memelileri suyun içinde yatay veya dikey şekilde, sessizce dinlenirler veya bir başka hayvanın yanında yavaşça yüzerken uyurlar. Tek başlarına yaşayan yunuslar da daha çok geceleri, uykunun daha derin bir formuna girerler. Buna ‘kütükleme’ denir, çünkü bu haldeyken yunus suyun yüzeyinde yüzen bir kütüğe benzer.
Deniz memelileri aynı anda hem uyuyup hem de yüzdükleri zaman, “kestirmeye” benzer bir hale geçerler. Genç balina ve yunuslar anneleri onları kendi yüzüş çizgisi içerisine çekerken dinlenirler, yerler ve uyurlar buna da ‘diziliş uykusu’ denmektedir. Bu zamanlarda anne de hareket anında rahatlıkla uyuyabilecektir. Yetişkin erkek yunuslar ise genelde çiftler halinde gezerler ve uyuduklarında yan yana yüzerler. Dişiler ve gençler daha geniş sürüler halinde gezerler. Aynı genel alanda dinlenebilirler veya birbirine eşlik edebilecek hayvanlar yüzme esnasında uyumak için eşleşebilirler.
Bu canlılar uyurken beyinlerinin sadece yarısını ve ters taraftaki gözlerini devre dışı bırakırlar. Beynin diğer yarısı düşük bir teyakkuz seviyesinde uyanık kalır. Bu uyanık kısım avcılara, engellere ve diğer hayvanlara karşı bekçilik etmede kullanılır. Aynı zamanda taze hava için yüzeye ne zaman çıkılacağının da sinyalini verir. Yaklaşık iki saatten sonra, hayvan bu süreci tersine çevirecek, beynin aktif kısmını dinlendirecek ve kalan kısmını uyandıracaktır. Bu modele genellikle ‘kedi uykusu’ adı verilir. Yunuslar genellikle geceleri, sadece bir defa ve birkaç saatlik bir süre içinde uyurlar; genellikle gecenin ilerleyen saatlerinde aktiftirler ve muhtemelen bu uyanık dönemi o sırada derinlerdeki balıkları ve ahtapotları avlamak için denk getirmektedirler.
Kuşkusuz deniz memelilerine bu sistemleri veren, bu canlıları yaşamlarını sürdürebilmesi için en uygun özelliklerle yaratan Yüce Allah’tır. Rabbimiz, yaratışındaki kusursuzluğu ve mucizeleri bir Kuran ayetinde şöyle bildirir:
“Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 4)
FARKLI ORTAMLARDA KESKİN GÖRÜŞ YETENEĞİ
Yunusların ve balinaların gözleri farklı ortamda
görmelerine imkan verecek şekildedir. Suyun altında ve üzerinde aynı
mükemmellikte görebilirler. Örneğin bir yunus, suyun 6 metre kadar
üstüne zıplayabilir ve kendisi için havada tutulmakta olan bir yiyeceği
çok büyük bir hassaslıkla alabilir. Oysa başta insan olmak üzere çoğu
canlı, ışığın kırılmasındaki farklılıklar nedeniyle, kendi doğal
ortamının dışında iyi göremez. Deniz memelilerinin gözü ile kara
canlılarının gözü arasındaki farklar şaşırtıcı derecede detaylıdır.
Karada gözü bekleyen tehlikeler fiziksel darbeler ve tozdur. Bu nedenle
kara hayvanlarının göz kapakları vardır. Su ortamında ise en büyük
tehlikeler tuz oranı, derinlere dalarken meydana gelen basınç ve deniz
akıntılarının oluşturduğu hasarlardır. Akıntılarla doğrudan temas
olmaması için gözler kafanın yan tarafındadır. Ayrıca derin dalışlarda
gözü basınca karşı koruyan sert bir tabaka vardır. Dokuz metre
derinlikten sonra denizin dibi karanlık olduğu için, su memelilerinin
gözü, karanlık ortamlara uyum sağlamayı olanaklı kılan birçok özellikle
donatılmıştır. Örneğin lens mükemmel bir daire biçimindedir. Işığa
hassas olan çubuk hücreleri, renklere ve detaylara duyarlı olan koni
hücrelerinden daha fazladır. Dahası, gözlerde özel bir fosforlu tabaka
vardır. Bu sebeple deniz memelilerinin karanlık ortamlardaki görüşleri
kuvvetlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder